kibir üzerine
ordan burdan
yok
burdan şurdan
hepsi boş.
ordan. hadi ordan
bildiğim bir dilde konuşuyordu, konuşmaya başladığından beri. Çaktırmamaya çalışarak saatime baktım, Çaktı ama, o da bana çaktırmadı. Yılların pratiğiyle her incitildiğinde incinmemeye yemin etmişti. Yine de bir sessizlik. Havaya yapıştı sessizlik. Neden sonra - ağlama, dedi. - Kalk kendine sıcak çikolata yap.
Ağlamıyorum dedim. Tam sesim titrerken. Hadi be ordan dedim, sıcak çikolatayı anan yapsın, senin de, konuştuğun tüm dillerin de, adı geçen geçmeyen bütün kent sakinlerinin de... allah belasını versin! evet versin. Biraz durakladım farkındayım. Bela bile okuyamam ben. Yani hem inançsız tosbaa hem allah çarpar yazıtının kendisiyim. Hem mühendisim hem bağyanım. Hem çocuğum hem anne. Öyle çok hem varken ortada, bazılarını alıp ceplerime doldursam da, bitmedi bu aynı hayat.
Bütün bu dediklerimi tabi içimden dedim. İçimde engin denizlerin, yusyukarılardan akan çağlayanların sesi vardır benim. Dışım naylon kaplı. +18. Poşetli doğdum ben. Başka diyarlarda olsaydı anaaaa peygamber efendimiz doğmuş derlerdi. Beni görmediler ama. Poşetten bir kız işte dediler. Böyle. İfadesiz. Ama onlar sakin canım dediler. Şeker istemek yerine şeker yapıp verince ben, aaa pek sevimli aslında dediler.
bildiğim bir dilde konuşuyor bazen. Bazenden daha çok bir bazen bu, haksızlık etmek istemiyorum. Ama işte ben bildiğimi bilmiyorum. Ben kendime "ki" eklemeyi bile çok görüyorum. ben ki, derler ya hani.. bir gülme alır beni. bu ne kibir üstad derim içimden. ne kendimi, ne onu, ne dünyayı, hepsinin toplamından daha çok bir şeymiş gibi göremiyorum. O konuşurken, ve eğer anladığım bir dilde konuşuyorsa, anlattıklarını dürüyor, büküyor, diğer tüm şeylerin toplamından daha çok ediyor onun sıralamasında. ben dili anlasam da matematiği anlayamıyorum. Şimdi Tolstoy gelse, Rusya'dan, lüks nedir dese, derim ki budur: kendini, kendimi, tüm şeylerin toplamından fazla görebilmektir. Ama işte ah.. ah o kibir yok mu..
kendimi sevmediğim rivayet edilmişti güvenilir kaynaklarca. Ama ben kibiri kendimden daha çok sevmem. Bu cümlenin kendimi kibirden daha çok tuttuğumu anlayabiliriz ve mantığımız bir önceki önermeyle tümüyle zıtlaşır. Demek ki yok saydığın bir ben, yok dediğin bir benlik, kabak gibi ortada var aslında. Bir ben ve "ki", ve bir sen. Ve şehir. Ve unuttukların. Ve yaraların. Bir Pink Floyd şarkısıyla geçiverecek belki hayatından.
